7 Aralık 2008 Pazar

Farklılığın avantajı

Japon çocuğun tek hayali çok ünlü bir karateci olmaktı. Fakat ailesi buna izin vermezdi. Bir gün talihsiz bir kaza sonucu çocuk sol kolunu kaybetti. Ailesi çocuğun moralinin çok kötü olduğunu görünce ona bir karate hocası tuttu. Hoca ilk dersinde çocuğa karşısındakini sağ koluyla tutup üstünden savurmayı gösterdi. Hatta ikinci, üçüncü ve sonraki bütün derslerde hep aynı hareketi yapıyorlardı. Çocuk bir gün hocasına hocam ben çok sıkıldım, artık başka hareketlere geçsek dedi. Hoca ise bunu kabul etmeyerek dünyada bu işi en hızlı yapan kişi olmadıkça bitirmeyeceğini söyledi. Çocuk o kadar hızlanmıştı ki, hocasını bile göz açıp kapayıncaya kadar yerden yere vuruyordu.

Bir gün hoca elinde bir kağıtla geldi, kağıtta çocuğun gençler karate şampiyonasına katılabileceği yazıyordu. Çocuk çok şaşırdı. Ertesi gün salonda ilk rakibinin karşısına çıkacakken heyecanla hocasına sordu, hocam bu iş nasıl olur? Ben sadece tek hareket biliyorum kesin kaybederim. Hocası ise sen sadece hareketi yap cevabını verdi. Çocuk ringe çıktı ve hareketiyle rakibini eledi. Hatta tek hareketle finale kadar çıktı. Finalde karşısında kendisinin iki katı birisi vardı. Önce çok korktu ama gene bildiği hareketi yaparak son rakibini de yendi ve şampiyon oldu.Sevinçle hocasının yanına koştu ve sordu hocam nasıl olur anlamıyorum, sadece bir hareket biliyorum, tek kolluyum ve şampiyon oldum. Hocası çocuğa baktı ve dedi ki, senin yaptığın hareket karetedeki en zor hareketlerden biridir... Ve bir tek savunması vardır o da, rakibin sol kolunu tutmak.

Farklılıklarınızı avantaja dönüştürün...

5 Aralık 2008 Cuma

Fil tanımı

Üç görme engelli, bir fille karşılaşmışlar. Biri, hortumunu tutmuş, bir fil tanımı yapmış; biri, ayağını tutmuş, başka bir fil tanımı yapmış. Üçüncüsü, kulağını tutmuş, bambaşka bir fil tanımı yapmış. Ve eklenir: "Hiçbiri, bir bütün olarak fili anlayamıyor. Alanlararası çalışmalar olmazsa, bütün, kavranamaz."

Bu görüş, ilk bakışta mantıklı geliyor. Ancak, bunun da tek başına yetersiz olacağı, biraz düşünüldüğünde ortaya çıkmaktadır: Birisi, kulağa dokunmuyor olsaydı; kulağına sinek kaçan filin neden huysuzlandığını anlayamazdık. Birileri, ince ayrıntılara bakacak; birileri, genel resme bakacak ve birbirlerini sürekli besleyecekler. İşte ancak o zaman bütünlüklü bir bilimden ya da bilim demetinden sözedebiliriz.

Konu, insanı açıklamaksa; bilişsel bilimin yanıt bulmaya çalıştığı sorular, hiçbir zaman türdeş olmayacaktır. İnsan deneyimi, çok geniştir; çok değişik alanları kapsar. İnsanı bütünlüğü içinde açıklamaya çalışan bir bilim ve onun ürettiği kuram ise, ne kadar değişik türden soruya yanıt verebilirse o kadar umut verici bir kuramdır.